Avelbek Koniratbayev

Kazak Folklorunun Tarihi


Скачать книгу

type="note">40 denilmiş ve onlarla ilgili çeşitli efsaneler üretilmiştir. Hayvanla ilgili şiirler o dönemlerden itibaren doğmuş olmalıdır. Daha önceleri vahşi hayvanlara tapan halk artık dört çeşit hayvanı kutsamaya başlamış ve onların Şopan Ata, Şek-şek Ata, Jılkışı Ata, Oysıl Kara, Zengi Baba denilen sahiplerine tapmışlardır. Halk anlayışında Şopan Ata koyunun; Jılkışı Ata yılkının; Oysıl Kara devenin; Zengi Baba ineğin; Şekşek Ata keçinin piridir. Pirler, hayvanı kut saymışlar ve kış soğuğundan, açlıktan ve aç kurtlardan korumanın yollarını anlatmışlardır. Örneğin, Şopan Ata koyunlarını gece gündüz gütmüş; ama koyunları doymak bilmeyince karınlarına asasını saplamış. İşte o gün bu gündür koyunların bir böğrünün bu sebeple çukur olduğuna inanılan bir efsane ortaya çıkmıştır. Şekşek Ata ise “zengin olmak isteyen keçi besler” diyerek keçinin bol sütlü ve hızlı üreyen bir hayvan olduğunu dile getirmektedir. Kazak halkı için yılkı ve devenin yeri ayrıdır; çünkü bu hayvanlar çok et veren, bol sütlü ve binek hayvanlarıdır. Kazaklar deveye çöl gemisi, ata da yiğidin yoldaşıdır demişlerdir. İnek, kendi sahibiyle tartıştığında: “Kış için hazırladığın ot lezzetsizdir, dokurcun41 tatsızdır, sen de bekâr bir tembelsin” şeklinde eleştirir. Benzeri şiirlerde hayvanların, kendilerini besleyecek olanlara şart koştukları anlatılır.

      Dört çeşit hayvanla ilgili şiirler, dilek ve dua şeklinde söylenir.

      Çiftlik hayvanın bir tür pirine Şopan denir

      Pir ata koyunları hastalık ve kurtlardan korur,

      Koyunu takip eden bütün kötülükleri yok edip,

      Kurt kötü bir hastalığa yakalanıp ölsün.

      Hayvanlarla ilgili şiirlerin bazıları ise şiir şeklinde söylenir.

      Ben bir dilekte bulunayım

      Hilal boynuzlu, koskoca

      Alınları gürz gibi

      Kalın kuyruklu koçla birlikte

      Hayvan vereceksen bu gibi koyun ver.

      Oğul vereceksen endamlı ver

      Akıllı ve düşünceli olsun

      Ayakları aksadıkça aksayan

      Kuzusu ölünce acı acı meleyen

      Ev dibinde

      Haykıra haykıra meleyen

      Kuzularıyla birlikte meleyen

      Kuzusunu kaybederse

      Yas tutup acı acı meleyen

      Bembeyaz sütü olan

      Ak pak kurutu olan

      Şolpan Ata’nın yavrusu

      Bu tür koyunlar evini doldursun.

      Doldurursa evini

      Koyunla arkası hiç eksilmesin.

      Halk yılkının etini, devenin gücünü, ineğin sütünü över. Bazen doymak bilmeyen ineği betimleyen ve koyun ile keçi atışmasını konu alan “koyunun yediği dikendir, kuyruğu yassıdır; keçinin yediği kasık otudur, kuyruğu kalkıktır” şeklinde komik şiirler de ortaya çıkarırlardı.

      Her hayvan özel bakım ve ihtimam ister: İnek, otu çok olan yerde, geçim sıkıntısı çeken biriyle; koyun, soğuktan korunabilecek kuytu bir yerde, çalışkan biriyle; yılkı, gür otlu çayırda, mızrak tutabilen cesur biriyle; deve, otu acı olan çölde, varlıklı biriyle yaşamak ister. Bu, hangi hayvan türüne ne tür bir yerin uygun ve rahat olduğunu bildirmektedir.

      Halk, dört hayvan türünün yavruları anneleri tarafından nasıl seviliyorsa, insan yavruları da aynı şekilde sevilmelidir diyerek kuzu, oğlak, kulun, deve yavrusu, çoban ve kuşlarla ilgili çeşitli şiirler ortaya koymuştur. Koyunu kurttan koruyabilmesi için çobanın bineği ve araç gereçleri hazırda olmalıdır. Bazı şiirlerde kurdu konuşturur.

      Atlı çoban, çok sinirli çoban

      Develi çoban, bunlara bakan çoban

      Allah tependen baksın hey çoban

      Öküzlü çoban, ölmüş çoban

      Azığım olunca göreyim seni hey çoban

      Hayvan beslemenin kendine has güzellikleri olduğu gibi zorlukları da mevcuttur. Halk, bu zorlukların üstesinden gelinmesi gerektiğini vurgulamıştır.

      Keçi besledim; ağlayarak besledim.

      Koyun besledim; zil takıp oynadım.

      İnek besledim; bitkin düştüm.

      Yılkı besledim; dört nala koşturdum.

      Deve besledim; giyimli kuşamlı oldum.

      Şiir, gençliği çalışmaya, hayvancılığa davet etmektedir. Dört çeşit hayvanla ilgili çok sayıda atasözü, efsane ve masallar da bulunmaktadır.

      Nevruz İle İlgili Şiirler

      Kış soğuğu kırılıp baharın gelmesi yaşamın en güzel anı sanılmaktadır. Doğu halklarında yılbaşı olarak kabul edilen Nevruz’u ulusun ulu günü olarak karşılar ve kutlarlar. Kazak Türklerinde de yılbaşı olarak 22 Mart kabul edilmektedir. Bununla ilgili ortaya çıkan şiirlere Nevruz şiirleri adı verilmektedir. Bugün son cemre düşer ve havalar ısınır; donlar geçer ve bitkiler yeniden canlanmaya başlar. Gündüz ile gece eşit olur. Kışlada oturan halk yaylaya göçmeye başlar. Hayvanlar yavrular, süt çoğalır; ırgatlar, çiftçiler araç gereçlerini hazırlayıp tarlaya akın ederler.

      Ulus gününde (Nevruz Bayramında) her aile yedi türlü tahıldan Nevruz köje (çorba) yapar ve birbirlerini konuk ederler. O dönemlerde arpa, buğday, darı, nohut, mısır gibi çeşitli tahıllar, halkın inancına göre yedi türlü dirliğin sahiplerine verilen aş sayılmıştır. İnsanlar, Nevruz köjeyi ev ev dolaşarak içmişlerdir. Buna Ulus Toyu (Halk Bayramı) denilmektedir.

      Toyu (bayramı) kutlamaya gelenler: “Esen misiniz? Ulus kutlu olsun, süt bol olsun! Yolun her zaman açık olsun! Ulus mutluluk getirsin, dört tülik (yukarıda adı geçen dört çeşit hayvan) bol sütlü olsun! Her kötülük yere batsın!” şeklinde iyi dileklerde bulunmuşlardır. Ulus günleri gençler eğlenirler; ihtiyarlar çalışanlara dua ederler. Görüldüğü gibi Nevruz hakkındaki türkü ve şiirler de çalışmayla iç içedir.

      Ulus günü yediden yetmişe

      Kucak kucağa görüşmüş.

      Yeni doğmuş kuzu sürüsü gibi

      Sevinerek dışarı çıkarlar

      İhtiyarlar dua etmişler:

      şeklindeki şiir satırları Nevruz Bayramı’nın önemini anlatmaktadır.

      Kazak folklorunda Nevruz şiirlerinin sayısı çok değildir. Bu şiirlerin bir kısmı dört tülikle ilgili şiirlerle bağlantılıdır. Nevruz şiirleri hiçbir zaman önemini kaybetmez. Çünkü kökü çok derinlerde, halkın eski dönemlerdeki yaşam tarzlarıyla doğrudan bağlantılıdır.

      Bebekle İlgili Şiirler

      Hayvanın yavrusu varsa, insanın çocuğu vardır. Şuurlu ve çalışkan bir evlat yetiştirmek halkın en büyük sevinçlerinden biri sayılır. Kadın çocuk doğurduğunda şildehana42 toyu yapılır. Şildehanada gençler şarkı söyleyerek eğlenirler. Köy evlerindeki ışıklar kırk güne kadar söndürülmez.

      Çocuklar ninelerinden masal, efsane, bilmece ve tekerlemeler öğrenerek düşünce ve dillerini geliştirirler. Buna millî manevî