Aleksandır Artemyev

Çuvaş Kızı Salambi


Скачать книгу

edersin Salambi, rahatsız ettiysem.”

      “Önemli değil, ben alışmaya başladım artık, alışmak lazım.” şakaya vurmaya başladı kız. Ancak sesi titriyordu.

      Lena “Neden onun çocuk hakkında konuşası gelmiyor ki? Neden dertleniyor? Onu sadece çocuğun olması değil başka bir şeyler de dertlendiriyor olmalı. Bunun içindir hiçbir şey konuşası gelmiyor.” diye düşündü.

      “Okumayı bırakıp döndün mü? Yoksa bir süreliğine mi?”

      “Annemin durumu iyice kötüleşti. Evde de ah vah edip zar zor geziyor. Belki bir aydan da fazla bir süre yatmıştır.”

      “Eğer durumu ağır ise hastaneye gitmek lazım Salam-bi. Ne hastalığı var?”

      “Hastalığı nedir bilmiyor ateşi de normal. Ancak sancılarından uzun süredir rahatsız. Yaşlılık işte güç yok diyor. Onu hastaneye yatırsan da evde yine insan gerek, hayvanlara bakmak lazım. Evi de ısıtmak gerek yoksa mahzendeki patatesler donup bozulabilir, ocağı söndürmek olmaz.”

      Lena meraklanarak “Okuma konusunda ne düşünüyorsun o zaman?” diye sordu.

      Salambi kararlı bir şekilde “Ne düşüneyim… Benim tek bir düşüncem var o da enstitüyü bitirmek!” dedi. “Şimdi ne yaparsan yap arkadaşlarından geri kalıyorsun gelecek yıla kadar enstitüye dönmek mümkün değil. O zamana kadar evde okumaya devam, gelecek yıl enstitüde daha kolay olur. Kolhozda çalışma pratiği geliştirir.”

      “Nerede çalışacaksın şimdi? Burada sana uygun iş de yok ya. Ancak kulüpte ya da idarede olabilir.”

      “Yok Lena, ben eski işimde buzağı bakmak için çiftlikte çalışmak istiyorum. Çiftliğin durumu nasıl şimdi?”

      “Sorma da şimdi Salambi, övünülecek hiçbir şey yok. Varmasına varırsın da iyi bir şeyler bekleme, pişman edecek şeyler de var. Düzen yok, tertip az. Kendin biliyorsun, bu yıl yağmur olmadığı için otlar kurudu, buğdayı dolu vurdu. İnekler süt kesiyorlar, buzağılar hasta oluyorlar. Şambulkin çiftlik için dertlenmeyi bıraktı, kendisine ev yapmak için daha fazla çaba gösteriyor. Maruş ile Taruş buzağılara kötü bakmaya başladılar. Bunun yüzünden üçümüz sık sık tartışıyoruz.”

      “İdare beni çiftliğe gönderse ben yine de kabul ederdim. Zorluk beni korkutamaz, zorluk görmeye alıştık. İnsanın yetiştirdiği üzerine varmak daha ağır gelirdi.” dedi Salambi.

      Onun eski derdine dert eklendi. Çiftlikteki işlerin kötüye gitmesi onu çok kaygılandırdı.

      İkisi de bir söz söylemeden durdular. Yağmur yağmaya başladı.

      Lena başka bir şey söylemeden “Gideyim ben Salam-bi, yağmur hızlanmadan çiftliğe yetişmek gerek.” dedi. “Taruş ile Maruş akşam eğlencesinde buzağıların yanında kimse yok.

      “Dikkatli git! Vaktin oldukça bize gel, konuşuruz.”

      Yağmur gürültüyle yağmaya başladı. Elma ağaçlarının dallarına sürtünüp şimdi eskisinden de fazla su şıpırdayıp dökülüyordu.

      Ne kadar karanlık bir gece! Geçmişteki aydınlık günler bu karanlıkta tamamıyla cezbedici görülüyor. Çeboksarı… Enstitüm… Neşeli öğrenciler… Ne zaman tekrar görürüm ki sizi? Salambi gür elma ağacı altında durdu. İşte bu çocukluktan beri sevdiği elma ağacı. Onun elması temiz ve iri olurdu, dalları her yıl yere doğru eğilirdi. Savaşın çıktığı yıl soğuk vurdu ve elma ağacı kırıldı. Şimdi de her yıl bembeyaz çiçeğe durur, ancak meyve vermez. Acaba daha kaç yıl böyle meyvesiz, yemişsiz kalacaksın?

      İKİ KIZ

      Onlar cariye olacak kız değil

      Biri kor, biri nar gibi kızıl.

P. Husangay

      Lena, Salambi ile konuşabilmek için iki gün zaman bulamadı. Bu günlerde ona bir düşünce rahat vermiyordu. Salambi’yi köydeki herkes iyi bir şekilde anıyordu, yaşlılar ona çalışkanlığı için, alçak gönüllüğü için saygı gösteriyorlardı. Gençler ise sıcakkanlılığı için, cömertliği için seviyorlardı. Lena da ondan hiçbir yanıyla eksik değildi. Çalışkan, gayretli, görünüşü de fena değildi daha ne gerek ki? Delikanlılar yine de Salambi’yi öne koyuyorlardı. Valeriy de onu sevdi! İki kız birbirini kıskanıyor diye gülerlerdi gençler. Doğru mu bu? Lena, belki de zaman zaman kıskandı ama peki ya Salambi? Kıskandı mı Salambi? O, onu bunu belli etmezdi. Nereden bileceksin belki de kıskanmıştır. İşte Valeriy de yok, Salambi de kendi kaderini bir çocuğa bağlamış. Lena’nın şimdi sevinmesi mi lazım? Köyde ona yetişecek kız da yok, ona engel olan da yok! Gerçek, Salambi eskisi gibi güzel, belki eskisinden de güzel olabilir, şimdi de herkesin önüne geçebilir ama yine de onu çoğu kişi kız yerine koymuyor artık. Çocuk annesi! Çocuğu evlatlık olarak almış olsa da. Maruş diyor ki Salambi kendi çocuğunu yetimhanede büyütmüş, öyle bir kanun var. Maruş’un yengesi kızı köyde görünce Salambi’nin çocuğu olduğuna inandırarak anlattı, o çocuğun babasının kim olduğunu da biliyor olmalı. Maruş ile yengesine bir daha inanmak zor. Diyelim ki çocuk Salambi’nin olmasın o zaman neden kız başına çocuğu evlatlık aldı ki? Neden okumaya giden bu kız, en güzel delikanlıları beğenmeyen bu kız, kendi kız hayatını zorlaştırdı ki? Sebebi nedir, nasıl bir güç ona bunu yaptırdı? Çocuğun babası kim? Nasıl biri o?

      Lena’nın düşünceleri uzayıp gidiyordu, sonu gelmek bilmiyordu. Lena Salambi’yi kıskanıyordu da ona kızıyordu da, onu seviyordu da. Hepsinden çok her şeye rağmen çok seviyordu. Ona göre Salambi köydeki kızlardan, Lena’nın kendisinden de iyi, hiç kimseye bugüne kadar kötü söz söylememiş, ağır söz söyleyip kimseyi üzmemiş, halk arasında çok sakin, alçakgönüllü, hiçbir zaman büyüklerin sözünden çıkmamış. Onun içinde gizli bir güç var ve bu gizli güç herkesi çekiyor, cezbediyor, sakinleştiriyor da telaşlandırıyor da.

      “Elen sen hala giyinmedin mi?” dedi odun getiren annesi. “Seni geçen kulübe çağırmışlardı. Baban da oraya gitmiş olmalı, bir toplantı olacak mı demişti? Yemek yemeden çıkıp gitti. Toplantı lafını duymaya görsün ona ekmek de gerekli değil.”

      “Şimdi gidiyorum anne. Toplantı değil tarım grubunun işi var. Turikas kolhozunun tarım uzmanı Salanov ders verecek orada.”

      “Şu mısır yetiştiren mi?”

      “O anne, Simen Salanov.”

      “Demek ki oymuş, geçenlerde su getirirken Salambilere esmer bir delikanlının geldiğini görmüştüm. Anne babasını iyi bilirim iyi insanlar.”

      “Salambi ile aynı enstitüde okudu o.”

      Salambi deyince, annesi bir şeyler konuşmak istiyordu ama ses çıkmadı.

      Lena çizmesini çıkarıp botunu giydi. Giyindi, aynanın önüne geçip kısa sarı saçlarını berenin altına topladı, sonra acele etmeden evden çıktı.

      “Çok geç saatlere kadar gezme kızım. Ne zamana kadar kalacaksın?” dedi annesi.

      Burada annesinin Salambi’yi kastettiğini kız hemen anladı. “Korkma anne, benim için korkma ben kendimi biliyorum.” demek istedi ama yine de bir şey demedi.

      Kulüpte az kişi vardı, henüz insanlar toplanmamıştı. Lena’nın hiçbir toplantıdan ve dersten geri kalmayan babası her zamanki gibi herkesten önce gelmiş, soba önünde gazeteye bakıyordu. Gençler arkadaki karanlık köşeye yerleşmiş, neye olduğu bilinmez kahkahalarla gülüyorlardı. Lena onların yanına varıp oturdu.

      Taruş ile Maruş ikisi de aynı şekilde giyinmiş olarak geldiler. Beyaz yün yazma, beyaz