ardına saklandı. Maruş ise kalktı ve arkadaşının elinden tutup onu kapıya doğru geçirdi. Onu hiç kimse durdurmadı.
Salambi bir süre dans pistinde şaşkınlıkla kaldı. Belki de o anda yerin dibine girmeye de razıydı. İşte şimdi sağ gözünün kirpiklerini sildi ve dans pistinden indi.
Dans pistine tekrar Pavıl çıktı, o oldukça eğlenceli ve komik bir şekilde dans etmeye başladı, ancak Lena onun tarafına dönüp bakmadı bile.
Salambi biraz oturduktan sonra gençlerin Şambulkin’in komik dansına gülmeye başlamalarıyla insan sesinden rahatsız olup kapıya doğru yürüdü, bunu sadece Lena ve Kolya fark etti.
Salambi çıkarken Kolya akordeon çalmayı bıraktı.
Pavıl “Ne o? dedi. “Sen içtimadaki asker gibi, sırada mı uyuyorsun?… Yorulduysan Vihtır’a ver, yaşlıları anarak çalın bir defa.”
Sıkılıp oturan Vihtır bildiği tek dans melodisini hevesle çalmaya başladı sonra her zamanki gibi akordeonun düğmelerine iki parmağıyla basıp hiçbir şeyi değiştirmeden sıkı bir şekilde aynı düzende çalmaya devam etti.
Lena dans müziğinin bitmesini beklemeden eve döndü. Elbiselerini değiştirip çabucak buzağıların yanına gitmesi gerekiyordu. Gece yarısı gelmiş olmasına rağmen evdekiler uyumamışlardı. Babası Salanov’un sunumunu överek anlatıyordu. Onun âdetiydi. Böyle toplantılardan kimin ne anlattığını eve döner dönmez hemen karısına anlatırdı. Kızının soğuk bir şekilde geldiğini fark etmedi o. Sadece kızın annesi fark etti, ancak hiçbir şey söylemedi… Yarın sorup öğrenir nasılsa. İşte, kız büyütmenin derdini tasasını analar bilir, ya bu kız çocuklarının anaları olmasaydı halleri ne olurdu…
Diğer gün bahçe haftası çok güzel başladı. Kolhoz çalışanlarıyla birlikte okul çocukları da inek çiftliğine çok uzak olmayan bir yerde eski kolhoz bahçesinde gayretle çalıştılar, savaş yıllarında soğuğun vurduğu elma ağaçlarının yerine yenilerini diktiler.
Salambi kimsenin talebini beklemeden bahçe bakımı için geldi.
Severek yapılan iş herkesi değiştirir, keyfini yerine getirir. Salambi’ye de bugün diğer günlerden daha güzel geldi. Lena buzağıların yanından biraz olsun ayrıldığında onun yanında olmaya çalıştı. İkisi birbirlerine alıştılar, her zamankinden daha iyi anlaştılar. Akşam bahçeden dönerken Lena Salambi’yi yanına davet etti. Yol çatında ayrılacakları zaman o kahırlı gülüşüyle gülüp anlatmaya başladı.
“İyi insanlar bizim köylülerimiz Lena! Bütün insanlar aynı demiyorum, gerçekten de okulumu bitirseydim çalışmak için köyüme gelirdim.”
Lena bir şey diyemedi, Salambi’nin köylüleriyle mutlu oluşu onu da sevindirdi. Akşamleyin çiftlikteki işleri hızlı bir şekilde düzene soktu toparladı, Taruş’u kendi yerine bıraktı. “Ben sanırım çabucak gelemem.” diyerek evine koştu. Evinde hızlı hızlı bir şeyler yedi, giyindi Salambi’nin yanına gitti.
Annesi “Köyde çok geçe kalma, neler duyacağız daha sizden. Günah üstündeki elbiseden de yakın.” dedi.
Babası bir şey demedi, giden kızına gözlükleriyle baktı ve gazetesini okumaya devam etti.
Lena varana kadar Salambi küçük Valerik’i yıkamış ve uyuması için yatırmıştı, kendisi de başını yıkamaya başlamıştı.
Annesi bugün biraz dinçleşmiş gibiydi, şimdi ise ocağın yanında horlaya horlaya uyuyordu.
Salambi başını yıkadı, evi toparladı, sonra saçlarını taramak için aynanın karşısına geçti. Kapının çalındığını duyunca büyük bir yazma örtüp ot ambarına doğru koştu.
“Oy, Lena! Gelmeyeceksin diye korkmuştum… Kızma, gir. Çıkar paltonu şuraya as, ver asıvereyim.”
Paltoyu asmak için uzanırken başındaki yazması düşüverdi, ıslak saçları servi boyu üzerine dalga dalga dökülüverdi, vücudunu kapladı.
Lena gayri ihtiyari “Ne kadar güzel!” diye düşündü. Eskiden bu güzelliği gördüğünde kıskanırdı, şimdi ise seviniyor. Ancak onun sevincine inanıyor mu ki Salambi? İşte uzun kestane rengi saçlarını tarayarak açtı ve örmeye başladı.
Lena rica eder gibi “İki örgü yapıp başının ardından bağlasana Salambi çok yakışıyor sana.” dedi.
Salambi “Beğendiğini neden söylüyorsun şimdi.” diye gülümseyerek söyledi. Kız öylece iki örgü yapmaya başladı. “Sen şimdilik kitaplara bak Lena, ben çabucak…
Lena “Senin kitabın çok.” dedi ve bir kitabı açtı. “Semen Salanov imzalamıştı bunu!”
“Biz onunla birlikte okuduk. Ben onun birçok kitabını kullanıyorum.”
Kitabın içinden birden bir fotoğraf düştü, Salambi onu gizli bir yere koymayı unutmuş olmalıydı.
Lena sakince konuşmaya çalışarak “Bu delikanlı kim, çok solgun yüzlü. Saçları ne kadar uzun, şairlerinki gibi. Gülmeden bakıyor, Bir şeylere kızmış gibi. Ben böyle delikanlıları seviyorum. Kim o?” dedi. “Çocuğun babası bu değil mi acaba?” diye düşündü o anda.
“Anatoliy Almazov o, genç bestekar. Kazan’daki konservatuarda okuyor. Dergide onun bir şarkısı yayımlanmıştı, görmedin mi sen?”
Lena “Demek ki düşündüğüm gibi değil miymiş?” diye düşündü tekrar.
“Nasıl tanıştın onunla?”
Salambi bir süre Lena’nın gözlerine bir şey söylemeden baktı, sonra acele etmeden şunları söyledi “Valeriy’in arkadaşı o. Mançurya’da ikisi birlikte savaştı. Senin bilmen gerekir, Valeriy ondan bahsetmiyor muydu?”
Lena “Valeriy Mançurya’dan bana yazmadı, sana yazmaya başlamıştı.” demek istedi. Ancak söyleyemedi. Şimdi neden açalım bu konuyu, kabuk bağlamış yarayı neden kanatalım tekrar?
Şimdiye kadar köyde Lena’yı çok cesur, korkusuz kız olarak bilirlerdi. Oysa şimdi talihini elinden almış kız önünde söz söylemeye cesaret edemiyordu. Korku mu bu ikiyüzlülük mü? Hayır o da değil, bu da değil. Salambi’yi horlamak istemiyor o, sönmüş ateşi tekrar yakmak istemiyor. Valeriy sağ salim dönmüş olsaydı belki de Lena şu eve ayak da basamazdı, şimdi ise gideceği başka yer yokmuş gibi geliyor. Böylece ikisi arasında bir başka engel var. Lena onu öğrenmek istemezmiş gibi çabalıyor. Unutmayı istiyor ama o rahat vermiyor. İşte bu huzursuzluğun sebebi tekrar yüreğini sıkıştırıyor…
Küçük Valeriy ağlayarak uyandı ve üzerindeki battaniyeyi attı. Salambi onun başını okşayarak tekrar uyuttu.
“Kim bunun babası? Valeriy mi? Maruşların söylediğine göre onların ikisi kırk beş yılında buluştular, bir gece geçirdiler diyorlar… Ancak Valeriy’e benzemiyor. Belki de diğer, bestekâr…”
Şimdi kıskanmaya sebep de yok diyebiliriz ama neden Lena’nın yüreği ağrıyor? Ölen sevgiliyi kıskanmak da olur mu? Valeriy ile Lena’yı hiç kimse sevgili yerine koymadı, sıradan arkadaşlar, komşular dediler. Valeriy’in kendisi de öyle düşünüyor olmalıydı. Ancak Lena’nın kız ömrü sadece onun için geçmedi mi? Salambi ile Valeriy birlikte değilseler de birbirlerine çocukluktan beri mektup yazmamış olsalar da herkes onları çift olarak görüyordu! Neden? Sebebi nedir?
“Babası kim ki acaba öğrenci mi?” Aniden kendisi de fark etmeden ağzından kaçırıverdi Lena.
“Babası, Prohorov Andrey İvanoviç, ancak onu ben de tanımıyorum, görmedim.” dedi Salambi. Günah işlemiş kişi gibi, gülesi gelmeden