Evliya Çelebi

Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nden Seçmeler


Скачать книгу

yılında (23 Kasım 1359-10 Kasım 1360) Gazi Hüdavendigar padişah olarak Rum ülkesine büyük bir ordu yürüttü. Evvelce Alaaddin Sultan27 ve Hacı Bektaş-ı Veli’nin himmet ettikleri İstanbul fethini gerçekleştirmek için önce dört cihetini elde etmeye karar veren Gazi Birinci Murad, Müslüman askeriyle bizzat giderek Edirne Kalesi’ni Edirne tekfurünün elinden aldı. Anadolu’daki Müslümanlar, Edirne yörelerine doldular. Kâfirler İstanbul’dan dışarı çıkamaz oldu.

      Fakat Tanrı’nın takdiri, Gazi Hüdavendigar yedi kere yüz bin kâfirle Rumeli’de Vuçetren Kalesi eteğinde, Kosova adlı ovada savaşıp kâfirler bozularak hepsi kılıçtan geçmişken, Gazi Hüdavendigar, Tanrı’ya hamdederek cehennemlik kâfir ölülerini seyrettiği sırada, ölüler arasında bulunan Vılaşkobile adlı kâfir bıçakla Hüdavendigar’ı vurup şehit eyledi. O melunu da orada parça parça ettiler. İslam gazileri hesapsız ganimet malı ile Edirne’ye geldiler. Yıldırım Bayazıd Han tahta oturup müspadişah oldu. Babasının öcünü almak için Kâfiristan’a yıldırım gibi kılıç vurdu.

      İstanbul’un Onuncu Kuşatılması

      Yıldırım Bayazıd Han 100.000 askerle İstanbul’u 7 ay kuşatıp nihayet: “Aman ey Yıldırım Han! İsteğiniz gibi barış yapalım.” diye tekfur sulh isteyip her yıl ikişer kere yüz bin altın haraç vermeyi kabul etti. Yıldırım Han bunu kabul etmeyip eski zamanlarda Ömer bin Abdülaziz28 ve Harun Reşid29 zamanlarındaki gibi Galata ve İstanbul Kalesi’nin yarısında Muhammed ümmeti oturup cami ve imaretler yapmak, kale dışında olan bağ ve bahçeler mahsulünün onda biri Müslümanların olmak üzere barışı kabul edeceğini bildirdi. Tekfur da ister istemez bunu kabul etti. İstanbul’un içine 20.000 kişi yerleştirildi. Edirne Kapısı, Eğri Kapı ve Eyüp Kapılarından ta Unkapanı’na, Zeyrek Başı, Karaman ve yine Edirne Kapısı’na gelinceye kadar olan yerler sınır kesilip İstanbul’a Müslümanlar doldu. Cibali Kapısı içinde Gül Camisi, gül suyu ile kâfirlerin mülevvesatından temizlendiği için Gül Cami derler. Ona yakın Sirkeci Tekkesi’ni yine şeri mahkeme yaptılar. Galata Kalesi’ne de 6000 asker koyup Galata’nın yarısını ta kuleye varıncaya kadar Muhammed ümmeti işgal edip İstanbul’un da yarısında, Ayasofya taraflarında sakin olup kâfirlerle itidal ile geçinirlerdi.

      Yıldırım Bayazıd Han, İstanbul’un yarısını fethedip Edirne’ye yöneldi. 802 tarihinde (3 Eylül 1399-21 Ağustos 1400) İran’da Temürleng ortaya çıkıp 37 padişahı yanında yaya yürütüp hepsini emir kulu etti. Ancak, Yıldırım Han yiğit ve bahadır padişah olmakla baş eğmedi. Temür, Yıldırım Han üzerine gelip Ankara Ovası’nda her iki büyük ordu saf bağlayıp savaşa başladı. Savaş yerinde, Yıldırım Han’a kırgınlıkları olan eşkinci Tatarlardan 12.000 Tatar askeri Temür tarafına kaçtı. Bundan başka nice bin ulufesiz derme çatma asker dahi Yıldırım vezirinin tedbirsizliği ile Temür’e tabi olup Yıldırım Han gayet az askerle kaldı. Gayretinden koşumu eksik bir taya binip dalkılıç Temür askeri içine girip öyle kılıç çaldı ki Tatarları üst üste yığar oldu. En sonunda atından tekerlenip kalkamadan Tatar askeri Yıldırım’ın başına üşüp esir etmişler. Padişahlık Yıldırım Bayazıd Han oğlu Çelebi Sultan Mehmed’e kısmet oldu. Derhâl 70.000 askerle Temür’ün arkasından ılgar edip Amasya civarında yetişerek bir satır vurdu ki dillerde destandır.30

      Doyumlukları İslam askeri aldı. Fakat Tanrı’nın takdiri, o gece Yıldırım Han ateşli bir hastalıkla31 merhum oldu.

      Çelebi Sultan Mehmed, babasının öcünü Temür’den alıp onları kıra kıra ta Tokat Kalesi’ne varıncaya kadar Temür’ü kovdu. Temür, Tokat Kalesi’ne girilip kuşatıldı.32 Çelebi Sultan Mehmed muzaffer olarak dönüp babasının ölüsünü Bursa’ya getirdi. Camisi sahasındaki büyük kubbe içine gömerek müstakil padişah oldu.

      İstanbul tekfuru bu vakaları işitince sevincinden raks etti. Derhâl tellallar bağırtıp: “Çabuk, İstanbul içinde bir Müslüman kalmasın. Yoksa hepsini kırarım!” diye Müslümanlara bir gün mühlet verdi. Müslümanlar, kimi karadan, kimi denizden olmak üzere İstanbul’dan çıktılar. Edirne ve Tekfur Dağı taraflarına gelenlerin birçoğunu pusuda bekleyen kâfirler şehit ettiler.

      Bu hadiseler Osmanlı Hanedanının içine yara olup nihayet Çe lebi Mehmed Han öldü. Padişahlık İkinci Murad’a, ondan da Fatih Sultan Mehmed’e geçti. Fakat Mehmed Han çocuk olduğu için dört taraftan kâfirler başkaldırıp bunlara karşı koymaya gücü yetmediği için Fatih’in babası yine padişah olup Fatih’e Manisa hükûmeti tahtını verdi. Fatih orada ilimle meşgul olup nice tarihler okudu. Gece gündüz Sivaslı Kara Şemseddin’in33 sohbetlerinden faydalanıp ondan ilim öğrendi. Müfessir ve muhaddis şehzade oldu.

      Mehmed Han, Manisa’da iken Mısır’da Sultan Kalavun (1279-1290) hükümdardı.34 Bu sırada Kudüs’ün iskelesi olan Akka Kalesi’ne Fransız kâfirleri 600 parça gemiyle gelip Akka, Askalan, Filistin ve Taberiyye’yi istila ettiler. Birçok ganimet ve Müslüman esirlerle Fransa’ya döndüler. Bu haber Manisa’da Sultan Mehmed tarafından duyulunca çok üzülüp ağladı. Ak Şemseddin, herkesin hazır bulunduğu mecliste: “Ağlama padişahım! kâfirlerin bu Akka Kalesi’nden aldığı ganimet akidelerden ve pişmemiş helvadan ibarettir. İstanbul’u fethedeceğin gün sen pişmiş helva yersin. Ama o gün gazi olup bütün Müslüman gazilerine adalet eyleyip hâkimlik eyle. Gazi ol ve Tanrı rızasıyla davran.” diyerek başından kavuğunu çıkarıp Fatih’in başına koydu. İstanbul fethini müjdeledi.

      Tanrı’nın hikmeti, babası Murad Han merhum olup Sultan Mehmed 855 (1451) yılında tekrar müstakil padişah oldu. Bütün kullar kendisine tabi oldular. Etraf padişahlarına mektuplar gitti. Bütün padişahlardan da elçilerle uğurlu olsun diye mektuplar ve hediyeler geldi.

      Ancak, Akkoyunlu neslinden Azerbaycan Şahı Uzun Hasan itaat etmeyince Sultan Mehmed’in ilk savaşı Uzun Hasan üzerine oldu. Erzincan Ovası’nda iki kalabalık ordu karşılaşıp kırışarak bir gün bir gece büyük savaş ettiler. Sultan Hasan 868 (= 15 Eylül 1463-2 Eylül 1464 tarihinde bozuldu.35

      Fatih Sultan Mehmed 834 (= 19 Eylül 1430-8 Eylül 1431)’te Manisa’da doğmuştur. 13 yaşına ermişken 848 yılında36 tahta çıktı ve bir yıl saltanat edip padişahlığı yine babasına bıraktı. Kendisi Manisa’ya gidip zamanla 15 Muharrem 855 Perşembe günü (= 18 Şubat 1451) tahta çıktığı zaman 21 yaşına ermişti.

      O sırada büyük dedemiz Yavuz Özbek, Fatih’in sancak beyliği hizmetinde bulunup İstanbul fethinde dedemiz de beraber bulunmuştur. Unkapanı’nın iç yüzünde Sağrıcılar Camisi yerinde olan binaları dedemiz ganimet malı olarak alıp fetihten sonra bir cami ve 100 dükkân yaptırıp camiye vakfetmiştir. Benim İstanbul’da doğduğum evimizi dedemiz gaza malından yaptırıp oturmuştur. Yaptırdığı caminin ve dükkânların beratları Fatih’in tuğrasıyla ve şeri hüccet imzaları ve Emir Buhari hazretlerinin imzası ile imzalı olup37 onun soyundan olmam dolayısıyla hâlâ mütevellilik elimde olup sahibi bulunmaktayım.

      O sebeple daima vakıfnamelere bakarım. Bundan dolayı Fatih’in hilafeti tarihleri, doğumu ve zuhuru bence bilinmektedir.38

      Müstakil padişah olup Tuna serhadlerinde Yayça Kalesi’ni ve nice metin kaleleri fethedip Akdeniz tarafındaki boğaz hisarlarında Kilidülbahirleri,